×
ABD

ANALİZ

ABD’deki İsrail Desteği Düşerken Amerikalı Yahudiler İsrail’i Daha Fazla Sorguluyor

Amerikan siyasetinde giderek etkisi artan progresif Demokratların da sıkça dile getirdiği gibi Filistinlilerin de en az İsrailliler kadar yaşama hakkı olduğu konusunda Amerikan toplumunda giderek daha büyük bir konsensus oluşuyor.
11 GÜN SÜREN ve İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesle sona eren son kriz, özellikle Amerikan kamuoyunda görünen ve görünmeyen pek çok toplumsal dinamiğin farklı şekilde harekete geçtiği bir süreç oldu. İsrail, Filistinlilere yönelik saldırıları nedeniyle tarihte belki de hiç olmadığı kadar ABD’de sorgulanırken, kamuoyunda Biden yönetiminin İsrail’e verdiği koşulsuz destek de eleştirilerden nasibini aldı. Bu süreçte gerek İsrail polisinin ve askerlerinin saldırgan tavırları ve aşırı güç kullanımı, gerekse 65’i çocuk 240 Filistinlinin hayatlarını kaybetmesi, Amerikan kamuoyundaki İsrail’e koşulsuz destek yaklaşımını ciddi şekilde zedeledi. Özellikle progresif Demokrat Kongre üyelerinin İsrail’in saldırganlığını açık bir şekilde eleştirmesi ve Biden yönetimini bu konuda tavır almaya ısrarla çağırması, Washington’daki İsrail’e destekle ilgili tek sesliliği de ortadan kaldırdı. Amerikan toplumu son krizde Filistinlilerin acısını biraz daha yakından hissederken, Amerikalı Yahudiler de Netanyahu yönetiminin aşırı güce dayalı saldırılarına biraz daha fazla tepki gösterdi.

Amerikan kamuoyunda ve Kongresinde İsrail çatlağı

Dünya yine bir İsrail saldırganlığına tanık oldu, fakat bu sefer öncekilerden farklı olarak özellikle en güçlü desteği gördüğü Amerikan kamuoyundan ve Kongresinden istediği düzeyde desteği bulamadı. Biden yönetimi söylem olarak tamamen İsrail’in yanında dursa da hem Kongre hem de kamuoyu baskısı yüzünden Netanyahu’yu ateşkese ikna etmek için (en azından görünürde) Biden epey çaba harcadı.

Genel olarak İsrail’e güçlü destek veren Amerikan kamuoyu, 11 günlük son krizde İsrail’in saldırılarına yönelik eskiye nazaran biraz daha eleştirel bir pozisyon aldı. Bunda gerek ABD içinde iyi organize olan çoğunluğu progresif Demokrat Filistinli grupların, Amerikalı Müslüman sivil toplum örgütlerinin, geçen yılki George Floyd olaylarıyla ayrımcılığa karşı artan farkındalığın ve elbette Kongredeki bazı Demokratların yarattığı etkinin izlerini görmek mümkün. Saldırılar devam ederken ABD’nin birçok büyük kentinde düzenlenen miting ve yürüyüşlere katılan yüz binlerce insan Filistin’e destek verip İsrail’e tepkilerini ortaya koyarken, bu gösterilere Filistinli Amerikalıların ve Amerikalı Müslümanların yanı sıra beyaz Amerikalı gençlerin, siyahi Amerikalıların ve diğer etnik kökenden kişilerin de katılması kayda değer bir gelişme oldu.

Öte yandan yapılan anketler de ABD toplumunun İsrail konusunda giderek daha sorgulayıcı bir noktaya geldiğine işaret ediyor. Örneğin, Harvard-Harris tarafından Mayıs ayının sonuna doğru yapılan kamuoyu araştırmasında 18-34 yaş grubundaki gençlerin bölgedeki şiddetten yüzde 60 oranında İsrail’i, yüzde 40 oranında Hamas’ı sorumlu tuttuğu ortaya çıktı. 35-49 yaş grubunda İsrail ile Hamas arasındaki sorumluluk yüzdeleri hemen hemen eşit çıkarken, 50 yaş üzerindeki katılımcıların yüzde 70’i Hamas’ı sorumlu tuttuklarını dile getirdi. Eski anketlere kıyasla kayda değer oransal farklılıkların ortaya çıktığı bu ve bunun gibi anketler bugüne dair çok şey anlatıyor.

ABD Kongresinde yükselen İsrail eleştirileri de daha önce hiç olmadığı kadar dikkat çekti. Ortak özellikleri progresif Demokrat olmaları olan senatör Bernie Sanders ile Temsilciler Meclisi üyeleri Filistin asıllı Rashida Tlaib, Somali asıllı Ilhan Omar ve Amerikalı Alexandrida Ocasio-Cortez, Mark Pocan ve Marie Newman gibi isimlerin Washington’da yarattığı etki, Cumhuriyetçi ve bazı Demokratların İsrail lehine yarattığı etkiden çok daha fazlaydı. Özellikle çocuk ölümleri, Şeyh Cerrah mahallesindeki haksız ev tahliyeleri ve Netanyahu’nun ateşkese direnç göstermesi gibi başlıklarda Kongrede ortaya çıkan atmosfer, progresif Demokratları harekete geçirirken, sıkı İsrail destekçileri olan Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer ile Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’yi bile “artık ateşkes zamanı geldi” diye çağrı yapmaya mecbur bıraktı. Sanders’ın Senato kürsüsünden “İsrail’in kendini savunma hakkı var da Filistinlilerin yok mu?” şeklindeki çıkışı özellikle sosyal medyada geniş yankı buldu.

Bu noktada gerek ABD’nin İsrail’e her yıl yaptığı 3,8 milyar dolarlık askeri yardım, hem de kısa süre önce Biden yönetiminin İsrail’e yeni güdümlü füze satışına onay vermesi yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Amerikan medyası “İsrail’e koşulsuz destek” maskesi altında bu çağrıları çok fazla görmek istemese de progresif Demokratların “İsrail’e askeri yardımlar şarta bağlansın” şeklindeki cesur çıkışları kayda değerdi. Belki de ilk kez yönetimdeki bir partinin içinden Kongre üyeleri bu kadar net bir şekilde İsrail’in ayrımcı politikalarını olduğu kadar buna destek veren kendi yönetimlerini de sert şekilde eleştiriyorlardı. Buradan ABD yönetiminin/yönetimlerinin “İsrail’in güvenliğine” olan bağlılığı ve desteği konusunda kısa vadede bir politika değişikliği çıkmasa da bu damarın giderek güçlendiğini ifade etmek gerek. Nitekim 2022 yılında yapılacak Kongre ara seçimlerinde bu kesimin Temsilciler Meclisinde biraz daha güçlenmesi (ya da en azından mevcut gücünü koruması) durumunda progresif Demokratların sonraki iki yılda Biden’ın bazı politikalarını en çok zorlayacak unsur olmaları bekleniyor.

Yahudi gençler ve Ortodoks Yahudiler “Siyonist politikaları” benimsemiyor

Öte yandan Amerikan toplumunda oranları küçük olsa da etkileri büyük olan Yahudilerin kendi içlerinde de İsrail’in politikalarına destek konusunda ayrışmalar olduğu göze çarpıyor. Esasen öteden beri özellikle Ortodoks Yahudilerin, Siyonist uygulama ve politikalardan rahatsız oldukları bilinen bir durum. Buna ilaveten son saldırılarda özellikle genç Yahudilerin de İsrail’i (aslında Netanyahu politikalarını demek daha doğru) daha fazla eleştirmeye başladığı ve bu gençlerin önemli kısmının kendini sol liberal ve Demokrat olarak nitelediği görülüyor.

Amerikan medyasında çeşitli yazılar yazan Demokrat Yahudi grupların temsilcileri, 2014 yılında İsrail’in Gazze saldırıları ile 2021 yılındaki saldırıları kıyasladıklarında bariz bir şekilde bu yılki krizde Yahudilerin bölündüğünü dile getiriyorlar. Örneğin ailesi Holocaust kurbanı olan ve sıkı bir İsrail destekçisi olan Yahudi Amerikalı gazeteci Marisa Kabas, Rolling Stones’taki yazısında Yahudi gençlerin ciddi bir sorgulama içine girdiklerini anlatıyor. Bundan geçen yıl yaşanan George Floyd olayları kadar son yıllarda özellikle sosyal medya ve benzeri dijital iletişim araçlarının yükselişiyle farklı toplumsal kesimler arasındaki etkileşime dikkat çekiyor. Aslında Kabas gibi “Jewish Currents” editörü Arielle Angel da Guradian’daki yazısında Yahudi kimliğini taşımakla Siyonist politikaları desteklemek arasındaki farka dikkat çekiyor. Bu ayrımı en net şekilde gençlerin yaptığına dikkat çeken iki yazar da yeni neslin iki devletli çözüm konusunda çok daha açık bir duruş sahibi olduğunu vurguluyor.

Esasen gerek Amerikan toplumundaki genel İsrail desteğinin yavaş yavaş düşüşü, gerekse özellikle Yahudi gençler arasındaki İsrail’i sorgulama oranının yükselmesi, özünde İsrail’in değil Netanyahu’nun “ırkçı” politikalarına bir tepki olarak şekilleniyor. Amerikan siyasetinde giderek etkisi artan progresif Demokratların da sıkça dile getirdiği gibi Filistinlilerin de en az İsrailliler kadar yaşama hakkı olduğu konusunda Amerikan toplumunda giderek daha büyük bir konsensus oluşuyor. Bu trendin devam etmesi durumunda İsrail’in orta vadede ABD siyasetinden olsa bile Amerikan toplumundan istediği desteği bulabilmesi çok da kolay olmayacaktır. İki devletçi çözüm ya da Filistinlilerin de yaşama hakkının olduğu siyasal bir formülün giderek daha güçlü bir Ortadoğu argümanı olarak kabul gördüğü Amerikan toplumu, özellikle gençlerin oluşturduğu hassasiyetle ABD’nin İsrail politikasını yavaş yavaş yeniden şekillendirecektir.

HAKAN ÇOPUR

1981 yılında İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Halkla İlişkiler bölümlerinden mezun oldu. Marmara Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler yüksek lisansını yaptı. Bazı düşünce kuruluşlarında Türk dış politikası üzerine çalıştıktan sonra 5 yıl kamuda görev yaptı. 2015 yılından girdiği Anadolu Ajansı'nda 2018’den bu yana AA Amerika Haberleri Editörü olarak görevine devam ediyor. Evli ve 3 çocuk babasıdır.