×
TÜRKİYE

ANALİZ

Türkiye Ekonomi Modelinde Tasarruf

Türkiye’de elinde bir miktar parası olan bir vatandaş, bu parasını nerede tutabilir; bir başka deyişle nasıl, hangi şekilde tasarrufunu değerlendirebilir?
TÜRKİYE Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Eylül 2021 tarihinden itibaren faizleri kararlı bir şekilde indirmeye başladı. 4 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında arka arkaya alınan kararlarla politika faizi yüzde 19'dan yüzde 14'e indirildi. Bu “heteredoks” politika değişikliğinden sonra döviz kurlarında hareketlilik başladı ve 1 Eylül 2021’de 8.28 TL olan dolar, 20 Aralık 2021 günü 17,94 TL seviyelerine kadar tırmandı. Aynı günün akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası verdiği ekonomik mesajlardan sonra döviz kurları hızlı düşüşe geçti ve 24 Aralık’ta 11 TL’ye kadar indi. Kur Korumalı Mevduat (KKM) finansal enstrümanı sayesinde yaklaşık iki aydır 13,50 TL civarında istikrarlı bir şekilde kalan dolar kuru, son haftalarda meydana gelen jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle 15 TL’ye yaklaştı.
 
Para politikasında keskin bir değişikliğe gidildiği son 6 aylık dönemi kısaca özetledikten sonra asıl konumuza gelelim. Türkiye’de elinde bir miktar parası olan vatandaş, bu parasını nerede tutacak, bir başka deyişle nasıl, hangi şekilde tasarrufunu değerlendirecek? Bankalarda Türk lirası mevduat hesabı açmak istese, yıllık ortalama %15-%17 arasında bir mevduat faiz getirisi elde edecek. En son açıklanan enflasyon oranı kaç peki? %54. Dolayısıyla vatandaş, kaba bir hesapla %40 zararda, yani bankaya yatırmış olduğu paranın reel getirisi (satın alma gücü) 1 yıl sonra %40 azalmış. Her ne kadar bu buradaki reel faiz 1 yıl sonraki enflasyon beklentisine göre hesaplanması gerekse de beklenen enflasyonun en son açıklanan rakamdan çok farklı olacağı pek mümkün gözükmüyor. 

Peki dövize yatırsa ne olur? Diyelim ki Türk lirasını cari kurdan dövize çevirdi ve yastık altında tutmaya karar verdi (Bankaların döviz faiz oranları çok düşük olduğu için bankaya döviz şeklinde yatırsa da durum farklı olmaz). Döviz getirisi ise KKM’nin etkisi ve TCMB’nin kuru baskılaması sonucu son aylarda düşük. Bu nedenle buradan da vatandaş enflasyon karşısında parasının değerini koruyamıyor. Altına yatırsa da durum yine aynı. 

Dövize olan talebi durdurmak (azaltmak) için ortaya atılan Kur korumalı Mevduata (KKM) parasını yatırsa ne olur? KKM’nin faiz oranı %14. KKM’de, vade bitiminde; vade başlangıç tarihindeki kur ile vade sonundaki kur arasındaki değişim hesaplanıyor. Kur farkı üzerinden hesaplanan tutar ile faiz tutarı karşılaştırılıyor ve yüksek olan tutar üzerinden müşteri getiri elde ediyor. İlgili hesaplamalarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından ilan edilen saat başı döviz alış kurları kullanılıyor. Bir başka deyişle, vade sonunda hangi getiri fazla ise vatandaş onun getirisini alıyor. Dolayısıyla sıradan vatandaşın döviz talep etmesinin bir gerekçesi kalmıyor. Ancak burada da gördüğümüz sorun şu; TL faizi enflasyonun çok altında (%14 vs %54), ayrıca kur mümkün olduğunca sabit tutulmaya çalışılıyor, çünkü aksi takdirde bu fark kamu bütçesinden ödenecek. Haliyle, yüksek enflasyon karşısında vatandaşın tasarrufu burada da reel olarak değer kaybediyor.

Sonuç olarak, “faiz sebep-enflasyon sonuçtur” hipotezini acı bir şekilde test etmeye devam ettiğimiz şu günlerde, yüksek-düşük gelir gruplarını ayırmadan Türkiye’de yaşayan herkesin tasarrufları erimeye devam ediyor. Bir başka deyişle, yatırıma kanalize olabilecek tasarruflar topyekûn azalıyor. Bu, son tahlilde yatırımları olumsuz etkileyecek. Türkiye ekonomisini orta-uzun vadede en olumsuz etkiyebileceğini düşündüğümüz husus burası. Enflasyon sorunu çözülmeden, finansal ve ekonomik istikrarın oluşması mümkün değil. Vatandaşın kendi parası varken döviz talep etmesinin sebebi, parasının değerini koruma güdüsü ve bu çok olağan bir durum. Enflasyonun düşük olduğu zamanlarda Türk lirası değer kaybetmeyeceği için sıradan vatandaşın döviz talebi olmayacaktır. Haliyle, döviz piyasası başka etkenler olmadığı takdirde stabil hale gelecektir. Bu nedenle, TCMB’nin kanunla kendisine verilen asli görevi olan fiyat istikrarını sağlaması elzem ve bunu sıkı para politikası ile yapmalıdır. Hepimizin arzu ettiği ve yatırımlar için cazip olan düşük faiz, ancak enflasyon düştükten sonra olabilecektir.  

YASİN ACAR


1981 yılında Denizli-Acıpayam Kelekçi kasabasında doğdu. Atatürk Üniversitesi İktisat bölümünden 2003 yılında mezun oldu. Adnan Menderes Üniversitesi İktisat bölümünde yüksek lisansını yaptı. 2015 yılında İngiltere'de Warwick Üniversitesi Ekonomi bölümünden doktora derecesini aldı. Halen Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İİBF Mali İktisat Anabilim Dalında görev yapmaktadır.